İzleyiciler
23 Ocak 2018 Salı
yine film hikayesi
https://www.gazeteduvar.com.tr/turkiye/2018/01/23/romandan-esinlenerek-cinayet-islediler/
19 Ocak 2018 Cuma
Bir başka film hikayesi
DERGİ - Beyin hasarı sonucu birden dahi olan insanlar
Zaria GorvettBBC Future

Beynin herhangi bir şekilde hasar görmesi üzerine, eskiden olmayan bazı olağanüstü yaratıcı beceriler ortaya çıkabiliyor. Bu durum dahilere dair ne anlatıyor?
Yaratıcılık becerisi neden kaynaklanıyor ve nasıl daha yaratıcı olunur sorusu binlerce yıldır yanıtı aranan bir soru.
Bilim insanlarına göre, yorgunluk veya sıkılma gibi birçok etken yaratıcılığın gelişmesine neden olabilir.
Yakın zamana kadar yaratıcılığın beyinde başladığı ve beynin herhangi bir şekilde hasar görmesi sonucu birçok becerinin körelebileceği kabul ediliyordu.
Ama bazen bunun tersi de oluyor; 'ani savant sendromu' adı verilen durumda, beyin hasarının ardınan kişide olağanüstü beceriler gelişebiliyor. Bu durum bugüne kadar sadece 25 kişide saptanmış.
Beyin hasarıyla gelen değişim
1994'te ortopedi cerrahı Tony Cicoria'yı New York'ta yıldırım çarpıyor. Doğrudan kafasına denk gelen bu yıldırım çarpmasının ardından Cicoria şiddetli bir piyano çalma arzusu duymaya başlıyor. Başlangıçta başkalarının bestesini çalıyor, ama sonra sürekli kafasında dolaşan melodileri besteliyor. Cicoria bugün cerrah olmasının yanı sıra piyanist ve besteci.
Masör Jon Sarkin ise inme geçirdikten hemen sonra resim yapmaya başlıyor. Daha sonra eserleri New York Times gazetesinde, müzik albümlerinde ve bir kitapta yer aldı. Resimlerin her biri 10.000 dolara satılıyor.

En ilginç vakalardan biri de 2002'de Washington'da bir barda saldırıya uğrayan Jason Padgett. Padgett saldırıdan önce okulu yarım bırakmış, partilere giden, kız peşinde koşan biriymiş. Matematiğe hiç ilgisi olmamış.
Ama saldırıdan sonra her şey değişmiş. "Her şey tuhaf görünüyordu. Verdikleri ağrı kesici ilaçlardan sandım önce. Ama ertesi gün uyanıp musluğu açtığımda akan su teğet çizgiler halinde görünüyordu" diye hatırlıyor Padgett.
Bundan sonra dünyası geometrik şekiller ve çizgiler görünümünü alan Padgett matematiğe ilgi duyup formüllerin resmini yapmaya başlamış, Pi de bunlardan biri. Daha önce tanjantı nasıl bilmediğine şaşırıyor. "Sanki iki kişiymişim gibi hissediyorum kendimi. Annem ve babam da öyle diyor. Sanki iki ayrı çocukları varmış gibi."
Mutluluk hormonunun etkisi
Peki bu neden kaynaklanıyor ve dahi insanları özel kılan şeylerle ilgili ne anlatıyor bize?
Bu konuda iki görüş var. Birincisine göre, kafa bir darbe aldığında bunun etkisi LSD almaya benziyor. Halüsinasyon görmeye neden olan uyuşturucuların beyinde, mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin seviyesini artırarak yaratıcılığı güçlendirdiği düşünülüyor.
Bu, duyuların birbirine karışmasına, "sinestezi"ye neden oluyor. Yani beyinde birçok bölge aynı anda aktif hale gelerek normalde ayrı olan duyular bağlantılı hale geliyor.
Birçok insanda bu durum uyuşturucu almadan da meydana gelebiliyor. Nüfusun yaklaşık yüzde 5'i bir tür sinestezi hali yaşıyor. Bunlardan en yaygın olanı "yazı birimi (grafem)-renk" karışmasıdır. Kelimeler renklerle ilişkili hale gelir. Örneğin aktör Geoffrey Rush Pazartesi günlerini açık mavi algıladığını söylüyor.
Beyin hasar aldığında ölü ve ölmekte olan hücrelerden etraftaki dokulara serotonin hormonu sızar. Bu durum fiziksel olarak beynin farklı bölgeleri arasında tıpkı LSD gibi yeni bağlantılar kurulmasını teşvik eder. Zihinsel olarak ise kişi bağlantısız şeyler arasında bağlantı kurmaya başlar.
Çok Duyulu Araştırma Laboratuvarı'ndan nörolog Berit Brogaard "Beyinde daha önce olmayan bağlantıların fiziksel olarak oluştuğunu gördük" diyor.
Ama başka bir açıklama daha var. 1998'de bir grup nörolog, demanslı (bunama) beş hastalarının aynı zamanda çok iyi ressam olduklarını fark ediyor. Bunlarda frontal ve temporal demans vardı. Yani beynin sadece belli bölümleri etkileniyordu. Örneğin görsel yaratıcılık kısmı etkilenmezken dil ve sosyal beceri kısımları hasar görmüş olabiliyordu.
Bunlardan "5 no.lu Hasta" adıyla anılan 53 yaşındaki hasta, daha önce hiç ilgisi olmadığı halde kısa dönemli bir resim kursuna kaydolmuş ve bu tam da demans hastalığının başladığı döneme denk gelmişti. Birkaç ay sonra konuşma sorunu baş gösterdi, huzursuz ve eksantrik davranmaya başladı, yolda para arama gibi bir takıntılı davranışa yöneldi. Ama hastalığı ilerlerken resimleri de gelişmeye, çocukluk dönemindeki binaları resmetmeye başlamıştı.

Beynin sağı-solu
Bu hastalar üzerinde yapılan üç boyutlu beyin taramalarında, beş hastanın dördünde beynin sol yarıküresinde lezyonlar oluştuğu görüldü. Beynin sağ yarısı yaratıcılıkla sol yarısı ise mantık ve dil becerileri ile ilişkilidir. Ama sol yarı daha baskındır.
"Marjinal, orijinal veya yaratıcı düşünmeyi bastırma eğilimindedir; çünkü sağlıklı karar verme ve normal bir yaşam sürme açısından gereklidir bu" diye açıklıyor Brogaard. Bunun üzerine şöyle bir teori geliştiriliyor: Bu hastalarda beynin sol yarıküresi giderek hasar gördüğünden sağ yarıküre gelişip serpilme olanağı buluyor.
Bu teoriyi destekleyen başka araştırmalar da var. Bunlardan birinde sağlıklı deneklerin sol yarıküresi kısa süreli pasif hale getirilip sağ yarıküre biraz daha aktifleştirildiğinde yaratıcı becerilerin geliştiği görüldü.
Peki bu teori beyni hasar gören kişilerin yanı sıra yaratıcı yanları güçlü olan başka kişilere de uygulanabilir mi?
Örneğin otizmli hastaların onda birinde "savant sendromu" olduğu düşünülüyor. Otizmli kişilerde yaratıcılık yönünün güçlü olduğu biliniyor. Hatta Einstein, Newton, Mozart, Darwin ve Michelangelo gibi bazı dâhilerin otizm spektrumunda yer aldığını söyleyenler var.

Bir teoriye göre, çocukluk döneminde beynin sol yarıküresinde düşük düzeyde serotonin hormonu salgılanması bu bölgenin gerektiği şekilde gelişmesini engelleyip otizme yol açıyor olabilir. Tıpkı beynin hasar görmesi halinde ortaya çıkabilen ani savant sendromunda olduğu gibi bu durumda da beynin sağ yarısı daha aktif hale gelir.
İlginç olan şu ki ani savant sendromlu kişilerin birçoğunda sosyal ilişki sorunları, saplantılı davranış bozukluğu ve bir şeye aşırı ilgi gibi otizm semptomları da ortaya çıkar.
"Genellikle normal bir yaşantı sürüyorlar, ama çeşitli saplantılı davranışları da oluyor" diyor Brogaard. Bu sorun tüm ani savant sendromlularda görülüyor. Jon Sarkin resim yapmasıyla ilgili şunları söylüyor: "Resim yapmayı seviyorum gibi bir duygu değil, sanki resim yapmam gerekiyor gibi hissediyorum."
Bu zorunluluk hissi ve saplantılı davranıştan dolayı sürekli resim yaptıkları için bu insanlar bu alandaki becerilerini de geliştirmiş oluyor.
Ahmet Arif'in Cemile Buhayrad'a yazdığı mektup
Bir adını biliyorum, bir de yaşını… Yüzünü görmedim ya sen yaşta kızkardeşim var. Mutlak ona benzersin. Başkaca düşünemem. Sen Cezairden bir can’sın, ben Türkiyeden. Ayrı suların, ayrı toprakların çocuklarıyız ama kardeşiz.
Ben, bu kahrolası yazıya oturanda, senin idâmın için hazırlıklar yapılıyordur. Karşında Lejyon’dan bir manga… Dünyamızı, hayatı, bir solucan kadar olsun, anlamaktan, sevmekten korkanların mangası. Onlar, hep öyledirler. Silâhı, insan avını zulmu severler. Kim bunlar? Kimlerin soyundan inip gelirler? Aklım duracak… Belli ki ömürlerinde bir sefer olsun, bir çocuk, bir çiçek, bir türkü sevmemişler. Namusla, yürekle, alın akıyla, seven bir kadının koynuna girememişler. Mertlik, can saygısı, dünya sevdası, bir lahza bile yüreklerine konuk olmamış.
Ve hiç utanmadan da İncîl-î Şerif’i kitâb bilirler. Oysa yaptıklarının hiçbir kitapta yeri yok! Onlar ki her iki cihanda da yüzleri kara! Senin o Meryem’den bin daha aziz, bin daha bakir canının değerini ne bilecekler…
Karşında bir manga. Ölüm mangası. Parayla, yalan-dolanla, o murdar korkuyla aldatılmışlar. Bundan ötürü küstah, bundan ötürü zalim… İncecik, tazecik çocuk kolların, arkadan bağlı. Bilirim gözlerini bağlatmazsın sen. Namlular karşısında dimdik ve espas’sız duruşunu hayalliyorum. Kavgandan bir marş, bir mısrâ mı son sözün? Anana kardeşlerine selâm mı yoksa?
Ondokuz yaşındasın. Sakın, gençliğime doymadım, deme! Şimdiden ölümsüzsün. Niceleri var ki bin yıl yaşasa, sencileyin bir haysiyet katamaz yaşamaya. Yarının CEZAİR’inde, kurtarılmış CEZAİR’de, okullarda bebeler, önce senin adını belliyecekler. Sonra dünyayı!.
İnan, seninle birlik, ya da senin yerine, kurşuna dizilmeyi çok isterdim. Ölümüne nisbet, yaşamak silik ve anlamsız, CEMİLE.
Aktaran: Selim Temo. https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/01/17/gon-ahmed-arif/
Başka bir film öyküsü
https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2018/01/18/14-yil-oluydu-magduriyetim-giderilsin/
14 yıl 'ölüydü': Mağduriyetim giderilsin
Mardin'de yaşayan TIR şoförü Şeyhmus Bağış, 2002 yılında 1998'den beri 'ölü olduğunu' öğrendi. Pasaport ve ehliyetine el konduğu için işini yapamaz hale gelen Bağış, 10 yıl boyunca yaşadığını ispatlamayan çalıştı ve şimdi bugüne kadar yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesini istiyor.
DUVAR – Mardin’de resmi kayıtlarda 1998’de öldüğünü 2002 yılında öğrendikten sonra hayatta olduğunu ispatlamak için 2012 yılına kadar mücadele veren Şeyhmus Bağış, geçen 14 yıldaki mağduriyetinin giderilmesini istedi.
Kuzey Irak’a yük taşıyan araçlarda şoförlük yaparken, 2002’de pasaport süresini uzatmak için gerekli olan TC kimlik numarasını öğrenmek amacıyla nüfus müdürlüğüne giden Bağış, nüfus kayıtlarına göre 1998’de öldüğünü öğrendi. Bağış’ın, ölmediğini ispatlamak için verdiği mücadele 2012 yılında sonuç verdi. 10 yıl içerisinde birçok olumsuzluk yaşayan Bağış, pasaport ve ehliyetine konulduğu için TIR şoförlüğünü yapamaz hale geldi ve ailesinin geçimini sağlayamadı.
YENİ KİMLİKLERDE DE SORUN ÇIKTI
Yaşadığını ispat etmek için mahkemeye başvuran Bağış’a mahkeme, ‘yaşadığını ispatlayamıyorsun’ diyerek davayı kapattı. Bu arada hatasını anlayan nüfus idaresi Şeyhmus Bağış’a yeni bir kimlik düzenledi. Ancak jandarmanın trafikte yaptığı kontrolde Şeyhmus Bağış’ın, yeni kimliğine göre kayıtlarda asker kaçağı göründüğü anlaşıldı. Yaşadıklarına inanamayan Bağış, “Meğer o kimlik benimle aynı adı taşıyan ama 4 gün arayla doğan başka bir kardeşim varmış gibi düzenlenmiş” dedi. Yapılan hatanın düzeltilmesi için gittiği nüfus idaresinde Şeyhmus Bağış’a üçüncü kez kimlik düzenlendi. Fakat üçüncü kimlik de sorunu çözmedi. Bağış, “Bana verilen kimliklerde T.C. kimlik numaraları ve doğum tarihleri birbirinden ayrı. Bu kimliklere göre ya ölüyüm, ya da asker kaçağıyım. Bu yüzden çocuklarıma kimlik çıkartamadım” diye konuştu.
“YEŞİL KART ÇIKARAMADIM, EŞİMİ KAYBETTİM”
Bu süre içerisinde çocuklarının okula gitmek yerine tarlada çalışmak zorunda kaldığını ifade eden Bağış, 10 yıllık mücadele sonunda mahkeme kararıyla yaşadığını sonunda ispatlayabildi. Bu süreçte yeşil kart çıkaramadığı için hasta olan eşi Tenzile Bağış’ın tedavisini yaptıramadığını anlatan Bağış, “Eşim hastalandığında valiliğe başvurdum ancak bana yeşil kart verilmedi. O zaman benimle ilgili haberler çıktıktan sonra eşimin tedavi masraflarını Mardin Valiliği üstlendi. O süreçte eşimin tedavisi için kısa süre önce alınan solunum cihazının ücretini ödeme taahhüdü vermesine rağmen Mardin Valiliği Yeşil Kart Bürosu eşim vefat ettikten sonra ‘Ölü birine yardım yapılmaz’ diye bin 620 liralık faturayı ödemekten vazgeçti” dedi.
“ÖLMEDİM BURADAYIM”
Yaşadığını ispatlama sürecinde elinden pasaport ve ehliyeti alındığı için nakliyecilik yaptığı işini kaybettiğini anlatan Bağış, “O zaman pasaportuma ve ehliyetime el konulduğu için iş yapamaz hale geldim. Bendeki bir kimlikte ölü sayıldığım, diğer kimliklerde ise asker kaçağı olduğum için iş başvurularımdan her sefer olumsuz cevap aldım. Sosyal Yardımlaşma Vakfı’na tam 14 dilekçe verdim, ama ölü veya asker kaçağı olduğum gerekçesiyle bana yardımda bulunmadılar. Başıma gelenlerin hesabını kim verecek? Benim kimliğim olmayınca yeni doğan çocuklarıma kimlik çıkartamadığım için okula gönderemedim. Onların eğitimi ve geleceklerinin hesabını kim verecek? Ben devlet büyüklerine sesleniyorum. Ben Şeyhmus Bağış. Ölmedim, buradayım. 10 yıllık mücadeleden sonra asıl kimliğime kavuştum. Lütfen mağduriyetimi giderin” diye konuştu. Şimdi de evinin çöktüğünden bahseden Bağış, yetkililere başvurduğunu ve zararını karşılamak için sadece 3 bin 500 lira verdiklerini ifade etti. (DHA)
18 Ocak 2018 Perşembe
savaşta dilini unutan çocuk
https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2018/01/18/isidin-kacirdigi-eyhem-azad-kurtceyi-unuttu/
Irak'taki Şengal bölgesinde IŞİD tarafından kaçırılan Ezidi Kürt çocuğu Eyhem Azad yanına verildiği Amerikalı ailenin yanında Kürtçe'yi unuttu. Esaretten kurtarılan çocuk, yaşadığı kamptaki diğer çocuklarla iletişim kuramıyor.
Irak'taki Şengal bölgesinde IŞİD tarafından kaçırılan Ezidi Kürt çocuğu Eyhem Azad yanına verildiği Amerikalı ailenin yanında Kürtçe'yi unuttu. Esaretten kurtarılan çocuk, yaşadığı kamptaki diğer çocuklarla iletişim kuramıyor.

DUVAR – Şengal’den kaçırılıp, Rakka’ya götürülen ve orada Amerika’dan gelen IŞİD’li bir ailenin yanına verilen Ezidi Kürt çocuğu, kendi dilini unuttu. Rakka’dan kurtarılan ve Duhok’taki Şarya kampına getirilen Eyhem Azad adlı Edizi Kürt çocuk, İngilizce dışında bir dil konuşamıyor.
IŞİD üyeleri, 2014 yılında Şengal’e saldırdığında Eyhem Azad ile annesini ve kız kardeşlerini kaçırdı. Aile üyeleri birbirinden ayrılarak, her birini başka bir yere götürüldü. Eyhem Azad ise, Amerikalı bir IŞİD’li ailenin yanına verildi.
Amerikalı IŞİD’li aile, Eyhem Azad’ın ismini “Abdullah” olarak değiştirip ona, “Ezidiler ve Kürtler kafirdir. Şükür ki İslam hilafeti Şengal’i kurtardı” cümlesini ezberletti. Kurtarıldıktan sonra Duhok’taki kampa getirilen Eyhem Azad, kamptaki çocuklarla iletişim kuramıyor çünkü İngilizce dışında bir dil konuşamıyor. Azad, şu anda kamptaki amcasının yanında kalıyor. (Kaynak: Rudaw)
11 Ocak 2018 Perşembe
10 Ocak 2018 Çarşamba
<iframe src="https://www.facebook.com/plugins/video.php?href=https%3A%2F%2Fwww.facebook.com%2Fbbcturkceservisi%2Fvideos%2F10155504456658822%2F&show_text=0&width=560" width="560" height="315" style="border:none;overflow:hidden" scrolling="no" frameborder="0" allowTransparency="true" allowFullScreen="true"></iframe>
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
5 yıl sonra komadan uyandı ama 1980'de yaşıyor
https://www.gazeteduvar.com.tr/5-yil-sonra-komadan-uyandi-ama-1980de-yasiyor-galeri-1730230?p=7 5 yıl sonra komadan uyandı ama 1980'de ...
-
https://www.gazeteduvar.com.tr/hayat/2018/01/28/renkli-ahsaplar-ve-bir-yorgun-savasci/ Renkli ahşaplar ve bir yorgun savaşçı... Hakkı Şü...
-
https://www.gazeteduvar.com.tr/hayat/2019/09/18/mahmut-tuncer-halay-birlestirici-konusturucu-sevistiricidir/ Mahmut Tuncer: Halay birleşt...
-
http://egoistokur.com/nurdan-gurbilek-solen-sofrasindan-dislananlar-icin/ Nurdan Gürbilek: “Şölen sofrasından dışlananlar için” Posted...