İzleyiciler

25 Nisan 2019 Perşembe

Otobüs Durağında 'Satılık Böbrek" İlanı

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1360470/iste_krizin_fotografi__Otobus_duraklarinda__satilik_bobrek__ilani.html

İşte krizin fotoğrafı! Otobüs duraklarında 'satılık böbrek' ilanı

İstanbul Sultangazi'de bir kişi otobüs duraklarına satılık böbrek ilan yapıştırdı.
"Acil satılık böbrek ve 0- negatif. Maddi zorluklar ve borçtan dolayı tek böbreğim satılıktır. Tüm tahlillerim yeni yapıldı" yazılı ilanın alt kısmında ise telefon numarası yer alıyor.
İlanı görenler şaşkınlık geçirirken telefonla ulaşılan kişi, maddi durumunun kötü olduğundan dolayı böbreğini sattığını açıkladı. Sultangazi'de bir parkta yattığı belirten kişi, böbreğini de 20 bin liraya sattığını söyledi.

Akordeoncular

https://www.gazeteduvar.com.tr/hayat/2019/04/21/madam-anahitten-mosyo-ibrahime/

Madam Anahit'ten Mösyö İbrahim'e...

İstanbul'un merkezi Beyoğlu, Beyoğlu'nun merkezi Çiçek Pasajı. Pasajın 40 yıllık simgesi Madam Anahit 16 yıl önce aramızdan ayrıldı. Onun boşluğunu ise 20 yıldır İbrahim Deliorman doldurmaya çalışıyor; daha çocukken babasının eline tutuşturduğu akordeonuyla...
Fotoğraflar: Adem Erkoçak
Adem Erkoçak  aerkocak@gazeteduvar.com.tr
DUVAR – “‘Çiçek Pasajı’ bugünkü gibi değildi o zamanlar…” diye yazmış İslam Çupi, 18 Aralık 1994 tarihinde ve devam etmiş: “Ne kapılar restorasyon adına bu kadar geniş karınlı bir kışla nizamiyesine çevrilmiş, ne sonradan ilave edilen ampuller çevreye bu denli çiy ışıklar düşürmüş, ne de masalar yapım malzemesi ve dizayn bakımından, asrileşip bir kebapçı dükkânının taşra parfümlü görüntüsüne bürünmüştü.”¹
Pasaj, 1876 yılında Rum bankerlerinden Hristaki Zografos tarafından İtalyan mimar Cleante Zanno’ya yaptırıldı. Ana binaya Cité de Pera, geçide ise Hristaki Pasajı deniliyordu. Binanın mülkiyeti 1908 yılında Sadrazam Küçük Sait Paşa’ya geçince ismi de Sait Paşa Geçidi oluyor. Birinci Dünya Savaşı yıllarında pasajda yer alan dükkanlar art arda kapandıktan sonra 1917 yılında Ekim (Bolşevik) Devrimi’nden kaçan Beyaz Rusların açtığı çiçek tezgahlarıyla dolar. Böylece Çiçek Pasajı ismine de günümüze kadar değişmeyecek şekilde sahip olur.
Çiçek Pasajı
Pasajın meyhaneler tarafından “ele geçirilmesi” ise 1930’larda, Degustasyon isimli içkili lokantanın binaya bakan kapılarını yazları açıp buralar masalar koymasıyla başlar. Çok tutan bu işletme şekli pasaj içindeki dükkanların teker teker meyhane ve birahane olmasıyla sonuçlanır. 1950’lere gelindiğinde pasajın neredeyse tamamı meyhane ya da birahanedir. Her şey olağan seyriyle ilerlerken 1978 yılında bina bir gece aniden çöker. Onarma çalışmalarının ardından 1988 yılında ise tamamen meyhane ve birahanelere tahsis edilir.
İstanbul’un için eğlence ve çeşitliliğin merkezi olan Beyoğlu’nun adeta kalbi gibidir Çiçek Pasajı. Nice aşıklar, yazarlar, şairler, çapkınlar, güzeller pasajın havasını solumuştur. Pasajın gelip geçen ahalisinin aksine 40 küsur yıldır neredeyse her akşam akordeonuyla “geçidi” şenlendiren Madam Anahit ise pasajın simgesi olmuştur.
Dudağında kırmızı ruju, yakasında kırmızı gülü eksik olmayan Madam, akordeon çalan bir gence aşık olup eline aldığı enstrümanını ölene dek elinden bırakmadı. Ancak son yıllarını vefadan uzak bir şekilde yaşından dolayı horlanarak Nevizade’de tamamlayan Anahit Yulanda Varan, ölümünün ardından şarkılar söylediği kalabalık gecelerin aksine ıssız bir şekilde toprağa verilir.
Madam Anahit
Madam Anahit’in pasaja ruh katan akordeon tınılarını günümüzde İbrahim Deliorman sürdürüyor. Deliorman, 1957 yılında Bulgaristan’ın Eski Cuma şehrinde dünyaya geliyor. İbrahim Bey’in soyadı olan Deliorman bölgesi, bu ilin kuzeyinde yer alır. Deliorman’ın yaşadığı Duran köyünde meşhur bir bando takımı varmış. Dört kişi ile başlayan bu grup, 30-35 kişilik bir kalabalığa ulaşmış. Bölgede “Duran köylüler” diye bilinen grubun kurucularından biri de aynı zamanda grupta klarnet çalan Deliorman’ın babasıymış.
“Ben dünyaya gelince,” diyor Deliorman “Klarnet zor, nefesli, davul da ağır. Babam da akordeon alıyor bana. Akordeon da tek kişilik orkestra. 14 yaşındaydım, babamla aynı orkestrada çalmaya başladığımda. Ablama okul parası lazımdı, biraz o yüzden, biraz merak ve sevgiden başladım ve bugüne kadar geldim.”
“Bugüne kadar” dediği tam 45 yıl, akordeonla iç içe geçen. Bulgaristan’ın sosyalist dönemlerinde yaşayan Deliorman, ziraat makine teknisyenliği okumuş. Ardından bir süt ürünleri fabrikasında makine teknisyeni olarak çalışmaya başlamış. Haftasonları ise orkestralarıyla birlikte müzik yapmaya devam etmiş.
“Türkiye’ye 1989’da büyük göç zamanında gedik,” diyor Deliorman. İlk önce İstanbul’daki akrabalarının yanında birkaç hafta kaldıktan sonra Kocaeli’nin Körfez ilçesine yerleşiyorlar. “Sosyalist düzenden çıktıktan sonra ilk başta zorlandık. Bizden yaklaşık 10 yıl önce buraya gelen bir akrabamız ‘Burada çalışacaksın, hep çalışacaksın’ dedi. Ondan sonra ben de başladım çalışmaya. İlk başlarda inşaatlarda çalıştım, sonra İpek Kağıt Fabrikası’na geçtim,” diyen Deliorman “Tabii düğünlerde de akordeon çalıyordum aynı zamanda. Öyle öyle tanınmaya başladım. Hatta o dönemki Karamürsel belediye başkanı ‘Gel seni zabıta yapalım ama müziği bırakacaksın’ dedi. Ama ben müziği bırakmadım. bırakmadığım için de çok mutluyum,” diye devam ediyor.
Deliorman akordeonuyla tanındıkça kendisine “İstanbul’a git” tavsiyesi verilir sık sık. Hatta Madam Anahit’ten de bahsedilir. Deliorman, kendisini denemek için gelir İstanbul’a. Ama hemen Beyoğlu’na düşürmez yolunu, Kumkapı’ya gider. Orada yaklaşık 4 sene akordeonuyla meyhanelerin arasında dolaşır. Sonra, zamanı geldiğinde Çiçek Pasajı’na gelir. “Ben geldiğimde Madam Anahit aşağıda, Nevizade Sokak’ta çalıyordu. Yorgundu. Tanıştık, bana birkaç tavsiye verdi. Onun bayrağını taşımaya devam ediyorum,” diyor Deliorman.
“Türkiye’nin tüm komşu ülkelerinin dilinde şarkı söyleyebiliyorum,” diyor Deliorman, “Beyoğlu İstanbul’un orijinal merkezi. Buraya dünyanın her yerinden insan gelir. Ben de onlara akordeonumla gönüllü kültür elçiliği yaparım.”
İbrahim Deliorman tam 20 yıldır Çiçek Pasajı’nda. Ona babasından gelen akordeonu o da kendi oğluna öğretmiş. Ancak oğlunun da Çiçek Pasajı’nda akordeon çalacağını düşünmüyor, “Onun işleri yolunda” diyor.
Çiçek Pasajı’nın eski rengi yok. Ancak hissetmeyi bilene o yıllardan ufak tatlar sunmaya devam ediyor. Belki nezaketini yitirdi ama tarihiyle ayakta, Madam Anahit’in ezgileri yok ama Mösyö İbrahim onun yerine devam ediyor. Gözünüzü kapadığınızda ise duyduğunuz ezgiler sizi geçmişe götürüyor. Özlenen tat alınır mı bilinmez ama anlık keyiflere de bir engel yok.
İslam Çupi’yle başladık, onunla da bitirelim öyleyse: “…Elli yıllık (entelektüel) Cavit ve ortağı Tufan patronu oldukları dükkânın kapısı önünde, ağır hatıralar alın kırışıklıklarına saklanmış şekilde yine müşterileri bekleyecekler. O eski entelektüellerin, o canım ekselanslarının gelmeyeceklerini bile bile, yine de bekleyecekler ‘Çiçek Pasajı’nı…”
¹ Hey Gidi İstanbul, İslam Çupi, Çınar Yayınları, 1995.

Eşkıyanın Hazinesi

https://t24.com.tr/haber/magarada-mahsur-kalan-defineciler-eskiyanin-hazinesi-ni-ariyormus,817716

Mağarada mahsur kalan defineciler 'eşkiyanın hazinesi'ni arıyormuş!

Bursa'da mağarada mahsur kalan 7 kişiden biri hayatını kaybetmişti

20 Nisan 2019 22:53
Bursa'nın İznik ilçesinde, mağarada define ararken, kazdıkları 30 metre derinliğindeki kuyuda mahsur kalan ve 13 saatlik çalışmayla kurtarılan 6 kişiden Ömer Kocaeşki'nin (35) sağlık durumunun kritik olduğu öğrenildi. Definecilere gözcülük yaptıkları belirlenen ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan 4 kişi, 'eşkıyanın hazinesi'nin bölgede bulunduğu söylentisi üzerine kaçak kazının yapıldığını söyledi. Şüphelilerin üzerinden mağaranın planı da çıktı.
Olay, önceki gün saat 20.30 sıralarında İznik ilçesi Elbey Mahallesi Kızıltepe mevkisinde eydana geldi. Define bulmak için mağaraya giren 8 kişi, içinde günlerdir açtıkları kuyuyu yine kazmaya başladı. Ancak yaklaşık 30 metre derinliğindeki kuyudakiler, bir süre sonra fenalık geçirdi. Bu sırada içlerinden biri kuyudan güçlükle kendini dışarı attı, kendilerine gözcülük yapanlara haber verdi. İhbar üzerine bölgeye jandarma, AFAD, sağlık ve itfaiye ekipleri sevk edildi. 120 kişilik ekip, dağlık bir bölgede bulunan mağaraya yürüyerek güçlükle ulaşabildi. Ekiplerin yaklaşık 13 saatlik çalışması sonucu 7 kişi tek tek kuyudan çıkarıldı.

1 kişi öldü, 6 kişi tedaviye alındı

Oksijen tedavisi uygulandıktan sonra ambulanslarla hastaneye kaldırılan definecilerden Mümin Sarıdoğan (60), doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamadı. Mümin Sarıdoğan'ın oğlu Halil Sarıdoğan (39) ile Ömer Kocaekşi (35), Recep Er (58), Güney Kırbaş (46), Nihat Erden (48) ve Adem Makara (45) hastanede tedaviye alındı.
51 metre derinliğindeki mağarada jenaratörden sızan gazdan zehirlenen 6 definecinin birinin, daha önce de aynı bölgede yakalandığı ve hakkında işlem yapıldığı öğrenildi. Definecilere gözcülük yaptıkları belirlenerek gözaltına alınan 4 kişi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Tedavileri devam ediyor, birinin durumu ağır

Yaralı olarak kurtarılan 6 definecinin Bursa Devlet Hastanesi'nde tedavileri devam ediyor. Definecilerden Ömer Kocaeşki'nin sağlık durumunun kritik olduğu ifade edildi. Olayda hayatını kaybeden definecilerden Mümin Sarıdoğan'ın Kocaeli'nin Gebze ilçesinde toprağa verileceği belirtildi.

“Eşkıyanın hazinesi”

Diğer taraftan, definecilere gözcülük yaptıkları belirlenerek gözaltına alınıp, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan 4 kişinin ifadeleri ortaya çıktı. Şüpheliler, jandarmadaki ifadelerinde Kocaeli'de buluştuklarını, kaçak kazıyı Recep Er'in (58) organize ettiğini iddia etti. Şüpheliler, geçmişte kanun kaçacağı olarak dolaşan bir 'eşkıyanın hazinesi'nin bölgede bulunduğu söylentisi üzerine Kocaeli'den İznik'e geldiklerini söyledi. Şüphelilerin üzerinden mağaranın planı da çıktı. (DHA)

19 Nisan 2019 Cuma

Eşi güzellik yarışmasına katıldı, rahip sürgüne gönderildi

https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2019/04/17/esi-guzellik-yarismasina-katildi-rahip-surgune-gonderildi/

Eşi güzellik yarışmasına katıldı, rahip sürgüne gönderildi

Rusya'da bir rahibin eşi güzellik yarışmasına katıldı. Kilise rahibi sürgüne gönderdi.

“Evet, bu o. Kör ve bana benziyor”

https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2019/04/19/kayip-faresi-lucye-kavustu/

Kayıp faresi Lucy'e kavuştu

Avustalya'da Chris adlı evsiz bir adam kayıp faresine kavuştu. Lucy adlı fare sosyal medyada paylaşılan kayıp fotoğrafları sonrası bulundu.

Faresini Kaybeden Adam

https://listelist.com/chris-lucy-evsiz-adam-fare/?utm_source=facebook&utm_medium=social&utm_campaign=listelist&fbclid=IwAR3K9Xctgd2AiyqtuGXEf-sLWadxKcN41hWPwY049rKH26xNEHL81ZFvyqY

Nerede olursak olalım evimiz sevdiklerimizin yanı oluyor. Hatta bazen tüm ailemiz evcil hayvanımız oluveriyor. Avustralya Sidney’de yaşayan evsiz bir adamın da her şeyi evcil faresiydi. Birbirlerini asla bırakmıyor ve hayata beraber tutunuyorlardı. Ayrıca yaşlı adam çocukların ve oradan geçenlerin fareyle oynamasına izin veriyordu. Ancak küçük fare Lucy çalındı. Biri durumu sosyal medyada paylaşınca olay kısa sürede yayıldı…

Bazen tüm ailemiz ve hayatımızı biricik evcil hayvanımız olabiliyor. Avustralya Sidney’de sokaklarda yaşayan 59 yaşındaki Chris’in de ailesi faresi Lucy’di


Oradan geçenlerin Lucy ile oynamasına izin veriyordu. Lucy ise hiçbir zaman yaşlı adamın yanından ayrılmıyordu

Ancak geçtiğimiz günlerde Chris tuvalete gitmek için oradan ayrıldı. Döndüğünde Lucy yoktu, Chris Lucy’nin çalındığına inanıyor

Sidney’de çalışan ve her gün aynı noktada Chris ve Lucy’i gören Alyson durumu öğrendi ve Facebook hesabında paylaştı. Lucy’nin çalınması birkaç gün içinde viral oldu


Bir süre sonra Sidney polisi devreye girdi. Chris’in ifadesi alındı ve Lucy’nin kaçırıldığı saatten nasıl bir fare olduğuna tüm detaylar öğrenildi

Polis kamera kayıtlarından bir kadının Lucy’i aldığını gördü. Şimdi polis departmanı ve tüm şehir Lucy’i götüren kadını arıyor

Vatandaşlar ise ödedikleri vergilerle Lucy’e ve Chris’e yardım edildiği için çok mutlular. Umarız Lucy ve Chris kısa sürede kavuşur


16 Nisan 2019 Salı

Sessiz Sedasız Büyüyen Bir Tohum: Afyon Caz ve Klasik Müzik Festivali

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kultur-sanat/1343182/Sessiz_Sedasiz_Buyuyen_Bir_Tohum__Afyon_Caz_ve_Klasik_Muzik_Festivali.html


Sessiz Sedasız Büyüyen Bir Tohum: Afyon Caz ve Klasik Müzik Festivali

Arkadaşlarıma “Yarın Afyon’a gidiyorum” dediğimde “Hadi gene iyisin, sıcak sulara dalıp yenileceksin” diye haset dolu sözler söylediler. “Yok yahu ben 18 yıldır süren Afyon Klasik Müzik Festivali’ne gidiyorum” dediğimde de gözleri faltaşı gibi açılıp, “Ne Afyon’da klasik müzik festivali mi? Sen bizimle dalga mı geçiyorsun ?” diyerek cehaletlerini açık ettiler.
Yayınlanma tarihi: 13 Nisan 2019 Cumartesi, 00:24
[Haber görseli]
















Evet 2000’li yıllar, bazılarımız Afyon’dan gelecek haberi kulağımızı dört açıp beklerdik. Afyon’lu müzik öğretmeni ve her türlü müzik aletini ustaca çalan Hüseyin Başkadem bazılarına göre en olmayacak bir işe girişmişti. Afyon’da caz ve klasik müzik! Ayrıca bu festival sadece klasik müzikçilere, cazcılara kucak açmamıştı, her sanat disiplininden pek çok sanatçı, yazar, sosyal bilimci oradaydı ve cazcılarla, klasikçilerle çeşitli disiplinlerdeki insanlar bir hafta boyunca Afyon’un anaokullarında, ilkokullarında, liselerinde öğrencilere onlara tepeden bakmadan, bir müzik aleti çalmanın güzelliğini, şiir yazmanın keyfini, resim yapmanın, fotoğraf çekmenin dayanılmaz sevincini anlatmaya çalışacaklardı. Altı yıl üst üste gittiğim bu festivallerde diğer arkadaşlarımla birlikte pek çok şaşırtıcı anıyı paylaştık. Sesine güvenen küçücük kızlar, bağlama çalmayı babasından öğrenmiş delikanlılar bizi farklı diyarlara götürdüler.

Seçim stresinden uzak...

Afyon halkı ve yetkililer “Bu nasıl iş?” diye şaşırarak, izlediği festivalin bir tohum ekmek olduğunu epey sonra kavradılar ve o günden sonra da festivallerine sahip çıktılar. Kimi otel, kimi yemek, kimi salon sponsorluğunu üstlendi. Hüseyin öyle inatçı bir insandı ki, bazen beş parası olmadan işe girişirdi, neyse ki son zamanlarda Kültür Bakanlığı festivale sahip çıkmaya başladı.

Bu yıl 18’si yapılan festivale dört beş yıldır gitmemiştim, ama haberlerini alıyordum. Ben de tası tarağı toplayıp kendimi yeniden Afyon’a postaladım. Bir hafta boyunca seçim stresinden uzaklaşıp, büyüyen tohumun çıkardığı o güzelim sesi dinledim, okullarda mesleğimin büyüsünü anlatmaya çalıştım. Üstat Ali Yılmaz Bey’in meyinden sarı gelini çocuklarla birlikte dinlerken ağladım. Hüseyin sayesinde Afyon ile Prag arasında müzik kardeşliği kurulmuş. Her yıl geliyorlar ve ben de bu yıl dünyaca ünlü gencecik klasik müzikçilerin ne denli mütevazı ve candan olduklarına tanık oldum. Bir müzik gösterisinden sonra hayatı boyunca Afyon’dan dışarı çıkmamış, geleneklerden ötürü başı bağlı bir kadın koluma girip şöyle dedi . “Piyano çalan aynen benim kıza benziyor. Saçları kıvır kıvır keşke benim kızımda piyano çalabilseydi... Keşke, keşke bütün okullarda küçük bir piyano olsaydı,keşke müzik derslerinin sayısı artırılsaydı!”

Bütün bir hafta boyunca Hüseyin’i yakalayıp bana birkaç anısından söz etmesini istedim, başı öylesine kalabalıktı,öylesine çok sorumluluğu vardı ki, bir türlü konuşamadık. Mükemmel bir program vardı ve hiç aksamadı. Hüseyin bu! Ben de festivalin yapısını biraz daha anlatabilmek için okullarda öğrencilerle birlikte çalışılan konu başlıklarından bir kaçını sizlere aktarmak istiyorum: Edediyat ve Müzik, Sanat ve Yemek, Resim ve Müzik, Müzik ve Fotoğraf, Müzik ve Kompozisyon, Halk ve Müzik, Keman ve Müzik, Klarnet ve Müzik, Korno ve Müzik, Ses ve Müzik, Kemençe ve Müzik, Obua ve Müzik, Fagot ve Müzik.

Praglı müzisyenler

Şaşırtıcı değil mi ama biz, siz şaşırıyoruz, Afyon’daki okullarda öğrenciler hiç de şaşkın değil, tam tersi 18 yıldır müzik haftası kulaktan kulağa öyle yayılmış, öyle beklenen bir hafta olmuş ki, çocuklar hazırlanıp gelmişler, kimi türkü söylemek, kimi kendi yazdığı rap şarkısını okumak, ,kimi klarnet ne kadar kavala benzer diye sormak için sıradalar.

Bu arada okullardan birinde koskoca konferans salonunu dolduran öğrencilere, Prag’dan gelen müzikçiler eşliğinde, Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası’nı yöneten şef Orhan Şallıel orkestrada şefin ne olduğunu anlatmak için vallahi de billahi de üç yüz çocuğun katıldığı bir orkestra kurmayı başardı, tabii seslerden, çocuklar durmak bilmediler, korku filmi sesi, bomba sesi, mutluluk sesini hep birlikte uzun uzun yeryüzüne yaydılar.

Gece konserleri ise tıklım tıklım doluydu. Kemençe ve Tambur gösterisi ve Errai Trio’nun konseri benim izleyebildiklerin arasında, özellikle Çek Cumhuriyeti’nden gelen Errai Trio’yu defalarca dinleyebilirim, zaten ahali de benimle aynı fikirdeydi, Trio’yu kolay kolay bırakmadılar.

Yıllar öncesinden anılar

Her güzellik gibi bu güzellik de bitti, uçakla İstanbul’a dönerken yıllar öncesinden anılar beni yalnız bırakmadı. Hüseyin ağır bir ameliyat geçirmiş ama öyle bir inatla ayakta durmaya çalışıyordu ki, bu bana festivalin ilk günlerini anımsattı. Hep birlikte Afyon’a gittiğimiz şair Refik Durbaş (rahmetli eniştem olur) kendine mayo getirmeyi unutmuştu, Hüseyin hemen ona bir şort buldu. Ancak şort suya girince öyle bir şişti ki, kahkahalar arasında ünlü şairimizi çok korktuğu sudan çıkarmak zorunda kaldık. Hüseyin dört numara büyük bir şort getirmişti. Bir de benim çok sevdiğim bir anım aklıma geldi. Bir seferinde topluca Afyon Müzesi’ne gitmek istemiştik ama müze tadilat nedeniyle kapalıydı, Hüseyin’in hemen Kültür Bakanı’nı aradığını, Kültür Bakanı’nın da müzenin açılması için emir verdiğini anımsıyorum. Müzede olağanüstü kadın heykelleri vardı, dalmış bir kadın heykelini incelerken koşarak yanıma 10 yaşlarında bir kız çocuğu geldi, nefes nefeseydi ve benim önünde durduğum kadın heykeliyle konuşmaya başladı. Meğer bu heykelle her gün okula gitmeden evvel konuşuyormuş, on beş gündür heykelini görmemiş, şimdi gördüğü konuştuğu için çok mutluydu. Uçakta kendi kendime gülümsüyordum, çevredekiler ne düşündü bilmiyorum ama boşverin. Hayat her zaman sanattan önde. Ve yaşasın Afyon Festivali, bir tohumdan mucizeler yaratan Hüşeyin Başkadem!

Kısırlık tedavisi yapan doktor 49 çocuğun babası çıktı!

https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2019/04/13/kisirlik-tedavisi-yapan-doktor-49-cocugun-babasi-cikti/

Kısırlık tedavisi yapan doktor 49 çocuğun babası çıktı!

Hollanda'da kısırlık tedavisi yapan bir doktor, tedavi ettiği hastalardan dünyaya gelen 49 çocuğun babası çıktı.

DUVAR – BBC’nin haberine göre, yapılan DNA testleri, iki yıl önce ölen doktor Jan Karbaat’ın Rotterdam yakınında Bijdorp’deki kliniğinde tedavi gören hastalardan dünyaya gelen 49 çocuğun babası olduğunu doğruladı.
Tedaviyle doğan bir grup çocuk ve ebeveynlerinin Jan Karbaat hakkındaki iddiaları, 2017 yılında yargıya taşınmıştı. Karbaat’ın Nisan 2017’de 89 yaşında hayatını kaybetmesinin ardından evinden alınan malzemeler, DNA testi için kullanılmıştı. Davacı 49 çocuğu temsil eden avukat Tim Bueters, yıllar süren belirsizliğin ardından gelen sonuçtan memnun olduğunu söyledi.
Jan Karbaat’ın kendisini “aşılama alanının öncüsü” olarak adlandırdığı, kliniğinin verilerde, donör beyanlarında ve analizlerde tahrifat iddiaları üzerine 2009 yılında kapatıldığı ifade edildi. (AA)

9 Nisan 2019 Salı

Oyun ve İntihar

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1333795/_Mavi_Balina__kurbani_universiteli_Evrim_in_olumunde_yeni_detaylar_ortaya_cikti_.html

'Mavi Balina' kurbanı üniversiteli Evrim'in ölümünde yeni detaylar ortaya çıktı!

Ankara'da, 2017 yılında 'Mavi Balina' adlı oyunu oynadıktan sonra intihar ettiği öne sürülen Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü öğrencisi Evrim Mertin'in (24) ölümüyle ilgili savcılık soruşturması sürdürülüyor. Ailenin avukatı Mehtap Demirhan, Mertin'in, oyun yöneticilerinin verdiği komutları yerine getirmek için odasından 3 gün çıkmadığını, tuvaletini bile odasındaki şişelerin içine yaptığını belirterek, "Aileler; 3 saatten fazla çocuklarına hiçbir oyunu oynatmasınlar" dedi
Yayınlanma tarihi: 7 Nisan 2019 Pazar, 12:37
Ankara'da yaşayan Nuran-Rıza Mertin çiftinin 2 çocuğundan üniversite öğrencisi olan Evrim Mertin (24),2017 yılında, evinde intihar etti. Olaydan sonra aile, çocuklarının son zamanlarda sürekli 'Mavi Balina' oyununu oynadığını, davranışlarının çok değiştiğini, intiharda bu oyunun etkili olduğunu iddia ederek, sorumlular hakkında dava açılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Bunun üzerine savcılık tarafından soruşturma başlatıldı.
"BUGÜN ANNENLE KONUŞMAYACAKSIN"
Ailenin avukatı Mehtap Demirhan, oyunun oynayanları yalnızlaştırıp, özgüvenini ortadan kaldırarak, değersiz hissettirmeyi amaçladığına dikkat çekti. Oyunun sonunda ölümle sonuçlandıran komutların bulunduğunu kaydeden Demirhan, "Mesela ilkinde, 'Bugün annenle hiç konuşmayacaksın'. Sonunda kendini jiletlemesi, korku filmi izlemesi, uçurumun kenarında oturup, aşağı bakması, tren raylarının üzerinde yürümesi. Yani komutlar gittikçe ağırlaşıyor ve en sonunda da ölümü kabullenmiş oluyor çocuk" diye konuştu.
[Haber görseli]"'TUVALETİNİ BİLE ODASINDA YAPMIŞ"
Avukat Demirhan, ailenin, Evrim Mertin'in son zamanlarındaki davranışlarını 'sınav stresi' ya da 'bunalım' olarak yorumladığını aktararak, "3 gün boyunca hiçbir şekilde odadan çıkmamış, tuvaletini bile odada belli su kaplarının içerisine yapmış. Kolunda izler var. Yine otopsi raporunda, vücudunda bacaklarının üzerinde balinamsı, jiletle çizilmiş şekiller var. Bunun haricinde bir dönem sürekli kusma hali. Sürekli bilgisayar başından kalkmama, geceleri, gecenin bir yarısı çok yüksek sesle korku filmi izleme. Bunlar tespit ettiğimiz davranışlar" dedi.
"BİLGİSAYAR HALEN İNCELEMEDE"
Demirhan, gencin intiharı nedeniyle suç duyurusunda bulunduklarını hatırlatarak, "Şüpheliler hakkında, yani kimliği belirsiz şüpheliler hakkında, suç duyurusunda bulunduk. Bu oyunlar internet üzerinden olduğu için IP'lerden, yurt dışında da olsa ilgilileri ya da yerleri, adresleri tespit edilebiliyor. O ilgililer yabancı uyruklu da olsa yine bizim ülkemizde yargılanabiliyorlar. Bu yüzden de kimliği belirsiz kişiler hakkında şikâyetçi olduk" diye konuştu.
Savcılık soruşturmasının sürdüğünü dile getiren Demirhan, Mertin'in bilgisayarı üzerinde teknik inceleme yapıldığını belirterek, "Biz şu an bilgisayarın dökümünü bekliyoruz. Halen incelemede bilgisayar. Zaten bilgisayar dökümü geldiğinde her şeyin daha da ayrıntılı olarak ortaya çıkacağını düşünüyoruz" dedi.
"3 SAATTEN FAZLA OYUN OYNATMASINLAR"
Avukat Mehtap Demirhan, çocukları ve gençleri 'Mavi Balina' oyunundan korumada en büyük görevin ailelere düştüğünü vurgulayarak, şunları söyledi: "Aileler 3 saatten fazla hiçbir oyunu çocuklarına oynatmasın. Bunun haricinde bu 3 saat boyunca oynadıkları oyun ile ilgili bilgi alsınlar. 'Başka oyun reklamları veriyor mu? Başka oyunlara yönlendirmeler var mı? Görüşmeler yapıyorlar mı? Tanışma, arkadaşlıklar kuruyorlar mı oyunlar içerisinde?' Bunları tespit etsinler. Çocuklarını yalnızlaştırmasınlar, değersizleştirmesinler, özgüvenini kaybetmesine izin vermesinler. Ne olursa olsun, çocukları ne yanlış yaparlarsa yapsın yanlarında olduklarını çocuklarına hissettirsinler."


8 Nisan 2019 Pazartesi

Tuhaf Meyve

https://www.facebook.com/120930888623608/posts/vak-vak-ağaci-ve-müstehcen-meyvesikadın-figürü-şeklinde-meyve-veren-ağaçnareepol/182222732494423/

VAK VAK AĞACI VE MÜSTEHCEN MEYVESİ
Kadın Figürü Şeklinde Meyve Veren Ağaç...NAREEPOL
Tayland da tadı armuta benzeyen bebek figürlü meyve veren ağaçların yetiştiği biliniyordu ama kadın figürlü meyve veren ağaçtan 2008 yılına kadar bilgimiz olmadı. Aslında bi çok Tarihi ve Dini kaynakta figürleri bulunsa da araştırmacılar fantastik olgularla bağdaştırmış bu meyvenin gerçek olabileceğine ihtimal vermemişti.
Tayland da yetişen bu garip ağacın adı Nareepol, Kız-Bitki (Naree-pol) kelime anlamlarıyla adını alan bu ağaç Malaycada halk arasında"buah" yani kadınağacı olarak biliniyor. Ağacların orjinali Bangkok'a 500 km uzaklıktaki Petchaboon bölgesinde bulunuyor. Bir çok efsaneye konu olan ve birçok bilimsel makale ve dini yazıtlarda bahsedilen bu ağacın meyvesi ile ilgili Triphum adlı eski bir dini kitapta şöyle yazar "bu ormanın ötesinde [jambolan ağaçlarının olduğu Himavanta bölgesi] olan ormandaki agaçların meyvesi kadın şeklindedir; bu ağaçların meyveleri çok güzeldir, bunlar 16 yaşında ki kız görünümündedir. "
İŞİN ASLI BU MEYVE DAHA KÜÇÜKKEN PLASTİK KALIPLARA ALINIP ÇEŞİTLİ ŞEKİLLER VERİLMESİ .. BAZEN BİR BEBEK BAZEN BİR DEDE ... BUDHA HEYKELI ŞEKLİNDE OLANLAR BİLE VAR

Görüntünün olası içeriği: bitki, açık hava ve doğaGörüntünün olası içeriği: yiyecekGörüntünün olası içeriği: yiyecek

6 Nisan 2019 Cumartesi

Köpek gibi yaşıyor: Mama kabından yiyor, havlıyor

https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2019/04/05/kopek-gibi-yasiyor-mama-kabindan-yiyor-havliyor/

Köpek gibi yaşıyor: Mama kabından yiyor, havlıyor

Kaz James, kendisini köpek gibi hissediyor: Köpek kostümü giyiyor, mama kabından yiyor.
Fotoğraf: Kennedy News and Media
DUVAR – İngiltere, kendini hiçbir zaman bir insan gibi hissetmediğini söyleyen ve köpek kostümü giyip köpek gibi yaşayan 37 yaşındaki Kaz James’i konuşuyor. James, altı yaşından beri bir köpek gibi hissettiğini söylüyor, köpek maskesi takıyor ve yemeklerini mama kabından yiyor; insanlarla onlara havlayarak, onları ısırarak veya yalayarak iletişim kuruyor.
Manchester’da yaşayan James, kendisini uzun süredir ‘tuhaf’ hissettiğini ve ‘köpek kişiliği’ni ortaya çıkarmadan önce sosyalleşmekte zorlandığını söylüyor. James, mağaza müdürü olarak çalıştığı saatlerin dışında hem evde hem sokakta 2 bin sterlinlik köpek kostümünü giyiyor.
James, ilk kez 17 yaşındayken bir internet sitesi üzerinden kendilerini köpek gibi hisseden kişilerle tanışmış. Bu anda ‘özgürleştiğini’ anlatan James’in ‘İnsan Köpek Nasıl Eğitilir?’ isminde bir kitabı da var. (DIŞ HABERLER)

3 Nisan 2019 Çarşamba

Two Worlds Combined

https://curetoday.me/the-difference-between-the-two-worlds-that-we-are-presently-living-are-shown-in-this-article-by-combining-photos/?fbclid=IwAR09etODo4eZw2iy1Xl8DLQxnzlJ68Hc3PMKn2_iovWjb6k5gS3TU_-luuE

The Difference Between the Two Worlds That We Are Presently Living Are Shown in This Article by Combining Photos

0
442
“Hi I’m a person who live in Turkey, and my country is situated nearby to a standout amongst the most hazardous areas in the present world. These regions have major differences between each other and they reflect two unique universes for me, and I was motivated to depict this in my work.
Recently a portion of my work was highlighted and I my new pieces of work are waiting to be shared among you.
I wish for a world filled with peace in it.”
More info: Instagram
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen
ugurgallen

5 yıl sonra komadan uyandı ama 1980'de yaşıyor

 https://www.gazeteduvar.com.tr/5-yil-sonra-komadan-uyandi-ama-1980de-yasiyor-galeri-1730230?p=7 5 yıl sonra komadan uyandı ama 1980'de ...