Nur Çintay
Munchausen Sendromu'nun Proxy modeli: Annecim!
08/04/2005
Önce bu yazıya sebep olan olayı özetleyelim: </br>İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları...
Önce bu yazıya sebep olan olayı özetleyelim:
İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nde yatan 7 yaşındaki M.B.D. iyileşememekte, fakat işin tuhaf yanı, annesi yokken düzelip, annesi geldiğinde fenalaşmaktadır.
Küçük kız, 1 Kasım 2003'te karın ağrısı ve uzun süreli uyku şikâyetiyle hastaneye yatırılır ama bütün tetkiklere rağmen tam teşhis konulamaz.
Doktorların dediğine göre, tedavi sırasında M.B.D. annesi geldiğinde solunum durma nöbetleri yaşayıp fenalaşmakta, annesi ayrıldığında normale dönmektedir. Vaziyetten huylanan doktorlar, anneyi izlemeye başlar.
6 Nisan 2004 tarihinde kızını görmeye gelen Nurgül D., nöbettekilere pasta getirip kızının yanına girer. Küçük kız kusmaya başlar, yine solunumu durur. (O sırasında anne, "Mideniz bulanmasın, siz pastanızı yiyin, ben hallederim" diye hemşireleri uzaklaştırmaya çalışmaktadır.)
Odaya giren doktor, iki adet kanlı enjektör bulur. Anne bu enjektörlere ilişkin çelişkili cevaplar verir.
Bunun üzerine annede 'Munchausen Sendromu' olabileceği düşünülür, tutanakta belirtilir, savcılığa başvurulur.
Savcılık, annenin 20 yıl hapis cezası istemiyle yargılanması için fezleke hazırlar. Nurgül D., suçlamaları reddeder.
Bu ürpertici haber, Tülay Acar imzası ve 'Türkiye'nin en ilginç davası' başlığıyla salı günkü Vatan'da yayımlandı. Yan kutularda da Munchausen Sendromu'na ilişkin bilgiler vardı.
Fakat bu vaka galiba 'normal' Munchausen'den ziyade, 'baron'un Proxy modeli! O yüzden biraz daha malumat fena olmayabilir:
Kendine zarar vermek
Munchausen Sendromu, adını 18. yüzyılda yaşamış bir Alman Baronu'ndan alıyor. Karl Fredrich von Munchausen, uydurduğu yalan hikâyeleriyle nam salmış.
Bu dertten mustarip olanlar da, gerçekte olmayan hastalıkları var etme konusunda yalanda sınır tanımıyorlar.
'Munchausen Sendromu' tabiri ilk kez 1951'de kullanılmış, hastaneleri dolaşıp sahte hastalık hikâyeleri anlatan ve ihtiyaç duymadıkları cerrahi müdahaleler talep eden bir grup hasta için.
Olayımız şu: Hasta mütemadiyen uydurma bir rahatsızlıkla çıkageliyor. Genellikle dramatik bir anlatım mevzubahis. Öykünün bir yerinde psikososyal yoksunluk, ebeveyn ile sadistik ilişkiler, reddedilme filan pırtlıyor.
Bu arkadaşlarda hastane/doktor başvurusu bir yaşam biçimi oluyor. Hayat boyu hastane yatışı 425'i bulan biri var mesela.
Genellikle sonuç almadan, doktorlarla tartışarak kendiliğinden ayrılıyor hasta (Özellikle hastalığı şüpheyle karşılandığında, ileri tetkiklerde agresivleşiyor). Sonra tekrar ve tekrar gene geliyor.
Büyük hırs, azim, planlı programlı çalışma göze çarpıyor bunlarda! Hiç acımıyorlar:
Tipik örnek, vücudunu yaralayarak kanla bulaştırma, böylelikle enfeksiyon ya da böbrek hastalığı çıkarma. Boğazın iç kısmını keskin bir aletle yaralayıp kanı yutabiliyor, sonra da bunu kan kusma olarak gösterebiliyorlar. Anal ya da vajinal mukozalarını itinayla delebiliyor, hiç yoktan kalp ilacına yüklenip kalp atışında düzensizlik yaratabiliyorlar.
Bunlar, belki normal hayatta göremedikleri ilgiyi çekmek, belki çocukluk yaralarını sarmak hayaliyle, ama daima ve sadece kendilerine zarar veriyorlar.
Bir canavar çeşidi
Bu haberde geçen ise, Munchausen Sendorumu'nun 'Proxy' modeli. Munchausen by Proxy Sendromu (MBPS) ciddi ciddi çocuk istismarına giriyor.
Aile çocukta bir hastalık varmış gibi yapıyor ya da hastalık yaratıyor (Zehirleyen ve arıya sokturan var!) ve doktora gidiliyor. Bu sefer de bir çocuğun 200'den fazla kez hastaneye yatmış olduğu bilgisi mevcut.
Olayın faili genellikle anne. Ve sıkı durun: Anne çoğu zaman zeki veya sağlığa ilişkin bilgisi/ilgisi olan, sevimli, işbirlikçi, iyi, tıbbi gelişmelere minnettar, hastane çevresini süsleyen biri olarak tanımlanıyor.
Bu pembe imajın derinlerinde ne fırtınalar esmekte, anlamak
zor tabii. Narsistik frajilite, borderline, pasif-bağımlı histerik kişilik, SM eğilimler...
İnternette sonsuz enformasyon var bu konuda, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı da yapan Prof. Dr. İ. Hamit Hancı'nın makaleleri gayet anlaşılır biçimde özetliyor.
Akıl almaz örnekler
Örneklere de doyum olmuyor! Turuncu renkli kusma vakası var bir adet:
Sadece iki aylık bebek, turuncu kusma ve turuncu çiş şikâyetiyle hastaneye yatırılır. Tetkikler her şeyin normal olduğunu göstermektedir. Taburcu olduktan on gün sonra turuncu renkli kusmalar yeniden başlar, bebek tekrar getirilir, tetkikler gene normaldir.
Peki bebeğin tam da turuncu kustuğu bir anda, ağzında ne bulunur? Turuncu renkte kuru boya!
Tekrarlayan, geçici kötü kokulu idrar şikâyetiyle gelen 6 yaşındaki kız ise 12 defa hastaneye yatmış, 7 büyük radyolojik iş yapılmış, 6 kez anestezi almış, 5 kez sistoskopiye, 8 kez antibiyotikle tedaviye, kateterizasyona, çeşitli toksik ilaçlara ve 16 kere konsültasyona maruz kalmış. Tam 150 kez mikrobiyolojik kültür yapılmış. Sonuç: Annenin çocuğun idrarına, kendi adet dönemindeki idrarını karıştırdığı saptanmış!
İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nde yatan 7 yaşındaki M.B.D. iyileşememekte, fakat işin tuhaf yanı, annesi yokken düzelip, annesi geldiğinde fenalaşmaktadır.
Küçük kız, 1 Kasım 2003'te karın ağrısı ve uzun süreli uyku şikâyetiyle hastaneye yatırılır ama bütün tetkiklere rağmen tam teşhis konulamaz.
Doktorların dediğine göre, tedavi sırasında M.B.D. annesi geldiğinde solunum durma nöbetleri yaşayıp fenalaşmakta, annesi ayrıldığında normale dönmektedir. Vaziyetten huylanan doktorlar, anneyi izlemeye başlar.
6 Nisan 2004 tarihinde kızını görmeye gelen Nurgül D., nöbettekilere pasta getirip kızının yanına girer. Küçük kız kusmaya başlar, yine solunumu durur. (O sırasında anne, "Mideniz bulanmasın, siz pastanızı yiyin, ben hallederim" diye hemşireleri uzaklaştırmaya çalışmaktadır.)
Odaya giren doktor, iki adet kanlı enjektör bulur. Anne bu enjektörlere ilişkin çelişkili cevaplar verir.
Bunun üzerine annede 'Munchausen Sendromu' olabileceği düşünülür, tutanakta belirtilir, savcılığa başvurulur.
Savcılık, annenin 20 yıl hapis cezası istemiyle yargılanması için fezleke hazırlar. Nurgül D., suçlamaları reddeder.
Bu ürpertici haber, Tülay Acar imzası ve 'Türkiye'nin en ilginç davası' başlığıyla salı günkü Vatan'da yayımlandı. Yan kutularda da Munchausen Sendromu'na ilişkin bilgiler vardı.
Fakat bu vaka galiba 'normal' Munchausen'den ziyade, 'baron'un Proxy modeli! O yüzden biraz daha malumat fena olmayabilir:
Kendine zarar vermek
Munchausen Sendromu, adını 18. yüzyılda yaşamış bir Alman Baronu'ndan alıyor. Karl Fredrich von Munchausen, uydurduğu yalan hikâyeleriyle nam salmış.
Bu dertten mustarip olanlar da, gerçekte olmayan hastalıkları var etme konusunda yalanda sınır tanımıyorlar.
'Munchausen Sendromu' tabiri ilk kez 1951'de kullanılmış, hastaneleri dolaşıp sahte hastalık hikâyeleri anlatan ve ihtiyaç duymadıkları cerrahi müdahaleler talep eden bir grup hasta için.
Olayımız şu: Hasta mütemadiyen uydurma bir rahatsızlıkla çıkageliyor. Genellikle dramatik bir anlatım mevzubahis. Öykünün bir yerinde psikososyal yoksunluk, ebeveyn ile sadistik ilişkiler, reddedilme filan pırtlıyor.
Bu arkadaşlarda hastane/doktor başvurusu bir yaşam biçimi oluyor. Hayat boyu hastane yatışı 425'i bulan biri var mesela.
Genellikle sonuç almadan, doktorlarla tartışarak kendiliğinden ayrılıyor hasta (Özellikle hastalığı şüpheyle karşılandığında, ileri tetkiklerde agresivleşiyor). Sonra tekrar ve tekrar gene geliyor.
Büyük hırs, azim, planlı programlı çalışma göze çarpıyor bunlarda! Hiç acımıyorlar:
Tipik örnek, vücudunu yaralayarak kanla bulaştırma, böylelikle enfeksiyon ya da böbrek hastalığı çıkarma. Boğazın iç kısmını keskin bir aletle yaralayıp kanı yutabiliyor, sonra da bunu kan kusma olarak gösterebiliyorlar. Anal ya da vajinal mukozalarını itinayla delebiliyor, hiç yoktan kalp ilacına yüklenip kalp atışında düzensizlik yaratabiliyorlar.
Bunlar, belki normal hayatta göremedikleri ilgiyi çekmek, belki çocukluk yaralarını sarmak hayaliyle, ama daima ve sadece kendilerine zarar veriyorlar.
Bir canavar çeşidi
Bu haberde geçen ise, Munchausen Sendorumu'nun 'Proxy' modeli. Munchausen by Proxy Sendromu (MBPS) ciddi ciddi çocuk istismarına giriyor.
Aile çocukta bir hastalık varmış gibi yapıyor ya da hastalık yaratıyor (Zehirleyen ve arıya sokturan var!) ve doktora gidiliyor. Bu sefer de bir çocuğun 200'den fazla kez hastaneye yatmış olduğu bilgisi mevcut.
Olayın faili genellikle anne. Ve sıkı durun: Anne çoğu zaman zeki veya sağlığa ilişkin bilgisi/ilgisi olan, sevimli, işbirlikçi, iyi, tıbbi gelişmelere minnettar, hastane çevresini süsleyen biri olarak tanımlanıyor.
Bu pembe imajın derinlerinde ne fırtınalar esmekte, anlamak
zor tabii. Narsistik frajilite, borderline, pasif-bağımlı histerik kişilik, SM eğilimler...
İnternette sonsuz enformasyon var bu konuda, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı da yapan Prof. Dr. İ. Hamit Hancı'nın makaleleri gayet anlaşılır biçimde özetliyor.
Akıl almaz örnekler
Örneklere de doyum olmuyor! Turuncu renkli kusma vakası var bir adet:
Sadece iki aylık bebek, turuncu kusma ve turuncu çiş şikâyetiyle hastaneye yatırılır. Tetkikler her şeyin normal olduğunu göstermektedir. Taburcu olduktan on gün sonra turuncu renkli kusmalar yeniden başlar, bebek tekrar getirilir, tetkikler gene normaldir.
Peki bebeğin tam da turuncu kustuğu bir anda, ağzında ne bulunur? Turuncu renkte kuru boya!
Tekrarlayan, geçici kötü kokulu idrar şikâyetiyle gelen 6 yaşındaki kız ise 12 defa hastaneye yatmış, 7 büyük radyolojik iş yapılmış, 6 kez anestezi almış, 5 kez sistoskopiye, 8 kez antibiyotikle tedaviye, kateterizasyona, çeşitli toksik ilaçlara ve 16 kere konsültasyona maruz kalmış. Tam 150 kez mikrobiyolojik kültür yapılmış. Sonuç: Annenin çocuğun idrarına, kendi adet dönemindeki idrarını karıştırdığı saptanmış!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder